Bilinçaltınla Yüzleş

Hepimizin korkuları vardır. Kendimize yapılmasını istemediğimiz davranışlar bulunmaktadır. Bazı şeyler vardır ki çocukluğumuzda yaşadığımız olumsuz şeylerin bir tramvaya dönüşmesi ile bunları yasaklı listemize alırız ve bunlar bizim kırmızı çizgilerimizi oluşturur. Çocukluğunda şiddete maruz kalmış bir birey şiddet konusunda çok hassastır ve kendisine uygulanan bu davranış sonucunda çok ağır tepki veya karşılık verebilmektedir. Bunun yanı sıra ailemiz veya sosyal çevremizde gördüğümüz ve deneyimlediğimiz davranışlara karşıda kırmızı çizgiler oluşturabiliriz.

Biz yaşamasak dahi yaşananlara şahit olmamız buna sebep olabilmektedir. Buraya kadar gene bir birikim söz konusudur. Tüm davranışlar bir birikime dayandığı gibi tüm korkularda yaşanmışlık ve gözlemlere dayalıdır. Bugün bir danışanımla yaptığım görüşme korkularımızın kaynağının aslında bastırdığımız duygular olduğunu gösterdi. Kendisinde gözlemlediğim ilk farklı şey görüşme sonunda görüşmeye ait tüm notları alıp imha etmesiydi. Başlangıçta bu duruma saygı duymakla birlikte sonraları bu davranışı tetikleyen sebepleri öğrenmeye çalıştım. Danışanım sıklıkla daha önce kendine ait bu bilgileri kimseye paylaşmadığını şayet bir gün bunları ona karşı kullanırsam beni pişman edeceğini söylüyordu. Paylaştığı olaylar aslında bir çok bireyde gözlemlediğimiz ve yaşanan şeyler olmakla birlikte ona bu davranışın ahlak dışı olduğunu ve asla böyle bir şey yapmayacağımı söylememe rağmen hiçbir şekilde ikna olmuyor ve güvensizliği devam ediyordu. Bu davranışın temel sebebini öğrenmek istediğim için onu sıkmadan ilerleme kaydetmek istiyordum. Keza fazla üstelemem durumunda iletişi kesebilirdi. Hassasiyeti konusunda olumsuz bir deneyim yaşayıp yaşamadığını sorduğumda ise hayır cevabı aldım. Aslında bu soruya evet cevabı almayı düşünürken hayır cevabı beni daha da derinlerde inmeye mecbur bırakmıştı. Hayır cevabından sonra çevresinde bu şekilde ihanete uğramış birini görmüş olabileceğini ve bundan dolayı kuşku ve korku duyabileceğini düşünerek bu şekilde bir yaşanmışlığın olup olmadığını sordum ve aldığım cevap gene hayır oldu. Her hayır beni daha bir karanlığa gibi götürüyor gibi görünse de aslında her hayırda aydınlığa daha çok yaklaşıyordum. İkinci hayır sorusundan sonra görüşmemizi farklı konularda devam ettirip sonlandırdık. Ancak bu iki hayır cevabı bu davranışın sebebinin ne olabileceği konusunda beni sürekli düşündürmeye itmişti. Bir sonraki görüşmemizde bu korkusunu onu insanlar ile iletişime sosyalleşmeye kapattığını ve güven kaybı yaşadığı için sürekli olarak huzursuzluk hissettiğini ona göstermeye çalıştım. İçinde olduğu bu durumdan kendisi de memnun olmamakla birlikte bu şekilde yaşamaktan vazgeçmiyordu. Onu bu kadar bağlayan ve engelleyen şeyin gene kendi içinde barındırdığı bir his olduğuna emindim artık. Aklımdan sürekli geçen ancak doğru zamanı beklediğim soruyu ansızın sormuştum kendisine. “Sen başkalarını açıklarıyla vurdun mu?” Aldığım cevap gene hayır oldu. Ben bir soru daha sormadan bu sefer kendi devam etti “kimseyi açığıyla vurmadım ancak vurmak istiyorum.” Şayet “vurdum” deseydi çok daha basit bir denklem olacak ve yaptığının karşılığını göreceği hissiyle bu korkuyu  yaşadığını düşünecektim. Ancak düşünce aşamasında olan bir eylemin onu bu denli bir korkuya sevk etmesi temelde başka eksiklikler ile bağlantılı olduğunu göstermişti. Bu denli bir korku ve bu korkunun getirdiği iletişim eksikliğinin yanı sıra kendisini eksiksiz olarak görüyor ve tüm başarısızlığın ardında kendi dışındaki sebeplerin olduğunu savunuyordu. Zihninde ateşlemeye hazır bir silahla aslında kendisini çoktan vurduğunu göremeyen bu birey çift taraflı bir çıkmazın içinde kalmış durumda. 

Tecavüze uğrayıp öldürülen bir kadının cenazesinde en önde durup en çok kınayan kişinin bir ay sonra aynı suçtan yakalanması buna en iyi örneklerden biri olabilir. Ya da sürekli öldürülme korkusu yaşayan birinin, hipnozla bilinçaltında bastırdığı bir katilin fark edilmesi de bir başka örnek olabilir. Eyleme geçmeyen düşüncelerin hayatımıza ve karakterimize bu denli etkili olduğunu daha önce fark etmiş miydik? Bugüne kadar kırmızı çizgi olarak çizdiğimiz sınırlarımız, en çok tepki verdiğimiz eylem ve davranışlar bizim yapmak isteyip bastırdığımız düşünce veya duygularımız olabilir mi? Bir tecavüzcü veya bir katil olmayabiliriz ancak fark etmemiz gereken şey aslında ne olduğumuzdur. Bilinçaltınız sizin kara kutunuzdur ve onu ancak siz bilebilirsiniz. Sorgulanmayıp, nedeni düşünülmeyen ve tedavi edilmeyip bastırılan her duygu yarın sadece size ait olarak kalmaz. Bir kişiye bir topluluğa zarar verebilir ve siz uyur gezer hali gibi bunu hiç fark etmeyebilirsiniz. Yüzleşmekten kaçtığınız her şeye aslında daha çok yaklaşırsınız. Ateşli nöbetlere, faydasız pişmanlıklara kapılmadan kendinizle yüzleşmelisiniz.


Her kaçış sizi daha çok yaklaştırır.