Kim Bu Fenomenler?

Felsefede somut, algılanabilir ve denenebilir olay ve nesne demektir. Bir nesne, olay ya da sürecin nesnel gerçekliğini vurgulayan bir ifadedir. Kant, fenomeni duyularla algılanamayan mutlak gerçek anlamında kullandığı numen terimine karşıt olarak, duyularla algılanabilen şeyler için kullanmıştır. Edmund Husserl‘e göre ise fenomenolojinin ele aldığı konu, algısal ve deneysel nesneler dünyası değil, nesnelerin özüdür. Peki o zaman bugün kendilerini “fenomen” olarak tanıtanlar kimler ve ne yapıyorlar?

Açıkçası bunun cevabını kendilerinin de verebileceğini pek düşünmüyorum. Öyle ki kendilerini fenomen olarak nitelendiren bu bireylerin ortaya koyduğu hiç bir şey olmadığı gibi milyon takipçileri ve üst düzey bir yaşantıları var. Pek çoğunun tek ortak noktalarının hiç bir şey yapmamak veya amaçsız bir akış halinde olduğunu söylemek çok mümkün. Bir şeyin büyüyebilmesi için muhakkak ki beslenebilmesi gerekir. Durum böyleyken bu sözde fenomenlerin besin kaynaklarını da içinde oldukları toplumlar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yediğini, içtiğini, giydiğini, güldüğünü, bedenini, özel hayatını, amaçsız davranışlarını ve yozlaşmış hayatlarını paylaşmaları ve bu paylaşımların toplum tarafından kabul görüp desteklenmesi bizim derinlemesine düşünmemiz gerekn en önemli konu olduğunu düşünüyorum. İçi zararlı gazlarla dolu olan bu balonları biz yarattık ve şimdi yarattığımıza tapıyoruz. Putlara tapınmayı çok eski bir inanç biçimi olarak hatırlıyor olsakta aslında bu günümüzde evrilerek bu formla tekrar karşımıza çıkıyor.

Tiktok’ta (erotik) dans ederek, saf insanlar ile dalga geçerek, kendisini ve ailesini olmayacak durumlara düşürerek takipçi ve beğeni kasmaya çalışan bu zehirli gazlı balonların hayatımıza etkisini anlamamız şu an için mümkün değil gibi görünüyor. Bunun nedeni ise bizim yarattığımız ve tapındığımız putlar olmasıdır. Öyle üzücü bir durumdayız ki dünya toplumları olarak kendimizi fabrika atıklarının atıldığı bir nehirin akışına bırakmış durumdayız. Halbu ki kimle konuşsanız herkes sosyal medyanın ne kadar vakit çaldığını, içeriklerin çoğunun boş ve zararlı olduğunu söylemesine karşın putlarını yıkmak konusunda bu kadar gerçekçi değildirler. Durmazların, biliçlerin ve övüçlerin zirvede olduğu bir sosyal medya ve fenomenlik onlara kazandırırken bizlere kaybettirdiğini sanırım dibi gördüğümüzde anlayacağız, anlayacağız ancak gene de vazgeçemeceyeceğiz. Tıpki bir uyuşturucu bağımlısı gibi sonumuzun bundan olacağını bile bile bunu kullanmaktan vazgeçemeyeceğiz. Peki bu sözde fenomenlerin yerlerinden edilmesi mümkün değil mi? Bunun tek cevabı var o da putlarımızı yıkmaktan geçiyor. Bizler kendi putlarımızı yıkmadan isimler değişsede davranışsal olarak hiç bir şey değişmeyecektir. Hiç bir şey yapmadan sadece popüler kültür denilen kültürsüzlüğün kaymağını yiyen bu kitleyi gençlerimiz gördükçe kendilerine neden bir başarı yolu çizsinler ki? Ne de olsa aykırı olmak, kültürsüz yaşamak zirveye çıkartıyor imajı veriliyor. Ne kadar yozlaşırsan, ne kadar kültürsüzleşirsen, ne kadar sınırın olmazsa o kadar popüler oluyorsun. İşte bu sanal gerçeklik bizim temellerimize koyulan bir bomba.

Daha fazla öne çıkabilmek için, köprüden atlayanlar, pazarda erotik video çekenler, kutsal yerlerde soyunanlar, cinsel tercihini bilinçli şekilde değiştirenler, annesine babasına saygısızca yaklaşıp bunları kameraya alanlar artık ne kadar normal. Öyle ki her birimiz bir fenomen adayı olma yolunda ilerliyoruz. Evlerimizin içini hiç evimize gelmeyen insalar bile görüyor artık. Hastaneye gittiğinde koluna takılan serumu paylaşanlar, hastasının fotosunu atıp dua isteyenler, cenazesinin fotosunu atıp üzgün yüz koyanlar aman Allahım insanlar delirmiş olmalı. Bir keresinde cenazeye video çekildiğini bile görmüştüm. Çok eskilerden bir film vardı “tanrılar çıldırımış olmalı” isimli, sanırım günümüz toplumu bir film olsa adı “insanlar çıldırmış olmalı” olurdu. Evet insanlık çıldırmış. Öylesine çıldırmış ki sınırlar kalkmış, kültürler tükenmiş durumda. Yeni dünya kültürünün adı kültürsüzlük kültürüdür. Hepimiz bu gidişata kızıyoruz ancak kendimizden başlayarak bunu değiştirmek için hiç bir şey yapmıyoruz. Sözde fenomenleri takip eden birisine neden takip ettiğini sorduğumda bana “komik, eğlenceli” demişti. Komedi ve eğlence anlayışımız bile öylesine değişmişki nelere güler olmuşuz. Ağalancak halimize güler olmuşuz gerçekten.

Bu putların yıkılması için yegane ve acil yapılması gereken ilk şeyin kitap okumak olduğunu düşünüyorum. Tabii ki subaşının kitaplarından bahsetmiyorum. Sevgili halkım putlarımız bizi sömürüyor. Maddiyatımızı, meneviyatımızı sömürüyor. Sen asgari ücretle geçinirken put’un üç milyonluk arabayla gezip senin rüyanda göremeyeceğin yerlerde yaşıyor.

Murat ÖZTÜRK