Kötü Tanrının Çıkarcı İnsanları

İnsanın yaratılışı ile birlikte iyi, kötü kavramları paradigmatik biçimde nesnelleştirilmiştir. Sebep sonuç ilişkisiyle dönüşen yaşam içinde iyi kötü kavramları da birbirinin zıttı veya sebep sonuç döngüsü oldu. İnsan yaşam veya kader denilen olgunun içinde yapılan tüm tercihler için "Tanrısal nesnellik" bakış açısını hayatına soktu. 

Başına gelen tüm olumsuz, üzücü, kötü, kederli vb. her şeyin kendi tercihleri dışında gerçekleştiğini, tamamının Tanrısal kararlar olduğunu kabul ederek tüm bunları Tanrının sonsuz ve yüce karar mekanizmasının yansıması olarak gördü. Yaşamı ve varoluşu yadsıyarak tüm hataların sebeplerinden arınmış şekilde varmaya çalıştığı iç huzurun kendi nedenselliğini anlayamayacak şekilde kabullendi. Bu denklem ile konuyu ele alırsak yaşam içerisinde yaşanılan tüm olumsuzlukları "Tanrısal nedensellik" olarak değerledirerek "seviyorum ve inanıyorum" dedikleri Tanrılarını, kötülüğün nedeni haline getirdiler. Belkide hiç farkında olmadan geliştirdikleri bu perspektif insanın kendine uyarladığı en ölümcül felsefesi olabilir. Öyle ki kendi yaşadığı olumsuz tüm durumlar dışında, yaptığı tüm kötülüklerin nedenini Tanrıya dayandıran insan artık sadece sonuçlara odaklandı. Tüm sebeplerin ana kaynağı olarak Tanrıya ulaştı. Öyle ki başkalarına yaptıkları tüm kötülüklerin sebep ve sonucunuda "Tanrısal nedensellik" olarak nitelendirecekti. Ulaşılamayan hayaller, gerçekleştirilemeyen hedefler, yaşanılan tüm olumsuzluklar "Yüce Tanrının" isteği olacak ve insan artık harika bir kurban rolüne girecekti. Öyle ki İbn-i Haldun'u işaret ederek yaşadığı coğrafyanın kendine engel olduğunu iddia edecekti.

Ya tanrı olmasaydı? Tanrıya inanan tüm insanlar için bugün tanrının olmadığını varsayarsak tüm sebep sonuç ilişkilerini nereye dayandıracaklardı? Sanırım bir maddeye yada bir başka insana kutsiyet yükleyip yeni günah keçisi onu ilan ederlerdi. Çünkü; Tanrı insan için başaramadığı ve elinde olmadığına inandığı her şeyin karar mekanizması ve yapmak istedikleri içinde bir mucize beklenilen çıkar ilişkisi üzerine kurulmuş çıkarsal bir tanımdır. Tüm olumsuzluklar için "Tanrısal nedensellik" kavramına sığınan insan tüm çıkarları için Tanrı kavramına yöneliyor. O halde insanın yaratıcı olan bir Tanrıya mı ihtiyacı var, yoksa sadece işine yarayan, kutsiyet adadığı bir günah keçisine mi?

Eski Ahit'te Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu perspektif bugüne ait olmamakla birlikte tüm insanlığın tarihinde her zaman olmuştur.

Sadece çıkar ve arınma için inanılan bir Tanrının insanları bu dünyaya ne katabilir? İnanıyorum ki koca bir hiç. Varoluş konusuna çok yüzeysel bakma ihtiyacı hissetmiş olsaydı bu insan her şey çok daha farklı olabilirdi. Tercihlerinin sonuçlarını kabul edebilecek bir insan olmak çok zor olmamalı. Nietzsche'nin üst insanı olmak için kendilerini zorlamalarına gerek yok. Sadece biraz sorumluluk ile çok daha farklı olunabilirdi. Kutsiyetler ve inançlar insanın kendi kötülüğünden arınması için her zaman var olmaya devam edecek gibi görünüyor.

İyi insan olmak için bir kutsiyete bir Tanrıya asla gerek yok. Kutsiyetler ve Tanrı'da bu insanların perspektifindeki gibi de değil. Nicola Tesla "O kadar cahilsiniz ki dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız olmadığını sanıyorsunuz" diyerek kısmen bu insanları özetledi. "Kötülüğünüzü Tanrıya atfedip, iyiliğiniz için Tanrı ile ilişkinizi çıkar üzerine kuracak kadar insan değilsiniz." diyerek bu insanları tanımlayabileceğimizi düşünüyorum.

Murat Öztürk