Özgüven

Özgüven için yazılabilecek ilk ve en önemli şey kendini tanımak olsa gerek. Bir insan kendini tanımadan, olumlu olumsuz yönlerini bilmeden, olaylara verdiği tepkileri ve olay sonrasına dair bir analiz geliştiremeden özgüven dahil kendinde neyi geliştireceğini kesinlikle bilemez. Öncelikle kendinizi olduğu gibi kabul etmelisiniz. Engelli iki vatandaştan birisi hayatına pozitif şekilde devam ederken diğerinin hayata küsmüş olmasının en temel sebebi kendini olduğu gibi kabul etmemesi ve hayata ne katabileceklerine dair olan düşünceleridir. Çok daha basit ve günlük bir örnek verelim. Saçınız olmamasını bir sorun hâline getirirseniz bu sizin yaşam kalitenizi düşürür ve bir takıntı haline gelerek sizi olumsuz etkiler. Ancak bu durumu kabul edip kendinizi o şekilde severseniz emin olun ki yaşam kaliteniz artacak ve çok daha mutlu olacaksınız. Sosyal hayatta kimse sizin saçınızın olmayışını bir konu hâline getirmeyecektir emin olun. Özgüven bazen bireysel olarak geliştirdiğimiz veya kaybettiğimiz bir şey olabileceği gibi sosyal hayatımızın etkisi ile kazanılabilir veya kaybedilebilir.

Çocukluğumuz aile ve sosyal çevremizden edindiğimiz kazanımlar ile birlikte gene bu alanda kaybettiklerimizi de barındıran geniş ve derin bir kesittir. Öyle ki bu dönem için de agresif, uyumlu, paylaşımcı, bencil, özgüvenli veya özgüvensiz olabiliriz.
Özellikle Anadolu’da büyükler konuşurken küçüklerin sessizce dinlemesi yeğlenir. Bu davranış biçimi ile düşüncesini beyan edemeyen ve bunu bir davranış biçimine getiren çocuklar yetişkinliklerinde bunun olumsuz etkisini sosyal hayatta görmeye baslar. İs hayatında yöneticisine aile hayatında ailesine karşı kendi düşüncelerini ifade edemez. Bunun en büyük sebebi de yanlış anlaşılmak veya düşüncelerinin değerli görülmeyeceği düşüncesi. Orta okul ve lise yıllarında tahtaya kalkmak veya parmak kaldırmak büyük bir cesaret işidir. Bütün sınıfın size gülmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Bu vaka ergenlikte olan her genç için ileriye dönük kritik bir davranış modeline dönüşür. Öyle ki sosyal hayatımızda düşüncelerimiz veya fikirlerimize güleceğini düşünerek hep geride kalmayı tercih ederiz. Özgüven için ilk soru nasıl kazanılırdan ziyade nerede kaybedildiği olmalıdır. Bu tip sosyal davranışların bireysel etki bıraktığı insanların en temel özellikleri kendi zihinlerinde oluşturdukları sanal gerçeklerdir. Zihinlerinde oluşturdukları acabalar gerçeklerin önüne geçip özgüvenlerini bir kapı arkasına saklamaya iter. Burada yapılması gereken en önemli davranış konulara gerçekçi bir bakış açısı ile bakmak olacaktır. İfade edeceğiniz düşünce veya fikir bir şeye katkı yapmak ise emin olun ki kimse sizle dalga geçmeyecek ve sizi küçümsemeyecektir. Şayet böyle bir şey olsa bile çok şanslı olduğunuzu bilin çünkü size içten içe katılıp bu fikri kendi beyan etmediği veya düşünemediği için veya vizyonunun dar olması kaynaklı sizi anlayamadığı için bu tepki verilmiştir. Bu da sizin doğru yolda olduğunuzu gösterir.

Sürekli acabalarla dolu ve sanal gerçekliğe teslim olmuş zihinlere bir örnek daha verelim. Bir mağazaya girerler ve satış temsilcisi kendisine üç dört parça için sunum yaptıktan sonra ihtiyacı olmasa da muhakkak bir şey satın almak zorunda hissederler kendilerini ve satın alırlar. Hayır diyemezler. Çünkü satın alma yapmadıklarında satıcıya karşı onu uğraştırdıklarını düşünürler ve bu da onlarda duygusal bir mecburiyet doğurur. Hâlbuki ki bu duruma gerçekçi bakıldığında satış elemanının amacının satış yapmak olduğu, kendine düşenin ise ihtiyaca veya beğenisine uymadığı taktirde alım yapma zorunluluğu olmadığını görecek ve mecburi bir satın almaya girmeyecektir.
Bunların dışında özgüveninizi yükseltmek için yapabileceğiniz yöntemlerden bahsetmeden önce çok daha önemli bir nokta var. Özgüveni yükseltmek için bir davranış değişikliğine girmeniz gerekir. Bu davranış değişikliği de akşamdan sabaha olabilecek bir şey olmadığı için bu davranışları tekrarlamalı ve sabırlı olmalısınız. Bu da gerçekçi olmanın bir başka önemli boyutu.

Yazımızın basında belirttiğimiz gibi kendinizi olduğunuz gibi kabul etmeli ve kendinizi sevmelisiniz. Bu demek değildir ki kendinize özen göstermeyin. Ancak saçınız yok ise bunu takıntı haline getirmeyin.

Başaramam, ben yapamam, imkansız gibi cümleler ile karşı karşıya kaldığınızda yapmanız gereken ilk şey başardıklarınızı hatırlamak olsun. Başarmaktan kasıt bir icat yapmanız değil. Kendinize, arkadaşınıza veya hayata kattığınız küçük bir değer ve üstesinden geldiğiniz herhangi bir konu.

Sen yapamazsın, yapsan ne olacak, boş ver uğraşma vb sizi geriye atacak kendinize olan inancınızı düşürecek insanlar ile değil size güç verip size inanan ve sizi destekleye pozitif insanlarla ile birlikte olmaya gayret gösterin. Ne de olsa en çok zaman geçirdiğiniz beş kişinin ortalamasını yansıtırsınız.

Tevazu sahibi olmayı asla bırakmayın ancak yeri geldiğinde kendinizi göstermeyi ihmal etmeyin. Uygun platformlarda başarılarınızı anlatmaktan geri kalmayın.

Ve son olarak. Eğer topluluk önünde konuşmaktan çekiniyorsanız maçlara gidin ve bu maçları tezahürat yapan taraftarla izleyin onlara katılın ve amigonun yanında olmaya çalışın. Kısa zamanda değişikliği göreceksiniz.